2023 vizyonumuz “1 milyon coder” olmalı

Tayfun Topkoç, Blockchain yatırımcısı ve danışmanı

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına sadece beş yıl uzaklıktayız. Asır olarak dimağlarımıza kazınan 100 yıllık süreler, toplumların, sistemlerin ve ülkelerin tarihsel gelişimlerini ifade etmek için çok uygun bir ayraç. Bu önemli ayraç, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği muasır medeniyet yolculuğunun hangi durağında olduğumuzu hem kendi içimizde değerlendirmemiz hem de tüm dünyaya sergilememiz için bir fırsat.

Çok sayıda sektörün önemli temsilcilerinin, bu önemli ayraç için açıkladığı vizyon belgelerini düzenli olarak takip ediyorum. Özellikle de siyasi alanda ülkemizin stratejik hedeflerine yönelik söylem ve eylemleri… Tüm sektörlerimizdeki iyi niyetli çabaları destekliyor, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak tüm projelerin gerekli teşvikleri alması gerektiğini düşünüyorum.

2023’te gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz mega projelerin sürdürülebilirliğini tesis etmenin yolu, yine sürdürülebilirlik odaklı bir ekonomi ve yatırım rejimini benimsemekten geçiyor. Bunun için de yalnızca inşaat ve hizmet sektörlerini değil, tüm sektörleri kapsayabilecek bir çatı vizyona ve bu vizyonu deneyime dönüştürecek yeni bir hikayeye ihtiyacımız var.

Bu hikayeyi yazmak için başka ülkeler gibi yıllarca sürecek beyin fırtınalarına, arama konferanslarına ihtiyacımız yok. Dünyanın gittiği yön ve sahip olduğumuz potansiyeli değerlendirerek bu hikayeyi çok kısa bir sürede yazabiliriz. Evet, 100’üncü yılımıza yalnızca beş yıl kaldı ama bu beş yılda bile 100 yıla bedel bir hikayemiz olabilir.

Bu hikayenin başlığı, tüm bu veri ve bilgiler ışığında “2023’te 1 milyon ek coder’ımız olacak” olabilir. İddialı bir hedef gibi görünebilir. Oysa dünyanın gittiği yöne baktığımızda görüyoruz ki, sektörü ve ölçeği fark etmeksizin tüm şirketler birer yazılım şirketi olacak. KOBİ’ler de, holdingler de bu dönüşüme kayıtsız kalamayacak. Zira içinde yazılımın bulunmadığı hiçbir iş modeli ve hiçbir değer vaadi kalmayacak.

Elbette artık gelenekselleşen ERP ve CRM odaklı yazılım sisteminden bahsetmiyoruz. Otomotivde nasıl elektrikle çalışan otomobillere yönelim varsa, yazılımda da merkezi yapılardan dağıtık (decentralized) yapılara çok hızlı bir geçiş var. Bu dönüşümün merkezinde ise blockchain yer alıyor.

Türkiye, gerek özel sektörünü gerekse kamu sektörünü bu hedef altında yeniden yapılandırarak, 21’inci yüzyılın en büyük başarı hikayelerinden birini yazabilir. Nasıl ekonomik büyümeyi canlı tutmak için inşaat ve altyapı projelerini teşviklerle destekliyorsak, blockchain girişimciliğine dayalı yazılım sektörünü büyütmek için mega projeler ve geniş vizyonları ortaya koyabilmeliyiz. Zira bu, Türkiye için stratejik öneme sahip bir hamle.

2023’e kadar mevcut coder’larına 1 milyon ilave coder ekleyebilen bir Türkiye hayal değil. Bunu nereden mi biliyoruz? Önümüzde capcanlı duran Dubai örneğinden biliyoruz. Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği “Smart Dubai” projesiyle milyarlarca dolarlık bir ekonomi yarattı ve Dubai’yi dünyanın en mutlu ve akıllı şehri yapma vizyonuyla blockchain tabanlı birçok girişimin kuluçka merkezine dönüştü.

Bu örnekte devletin verdiği destek çok yüksek yatırım maliyetleriyle ölçülmüyor. Proje, kamunun ve özel sektörün yenilikçi bir ortaklık modeline dayanıyor. Pastayı hep birlikte büyütmeye odaklanıyor. 2020’de tamamlanması hedeflenen bu vizyonu, blockchain alanında yatırım ortamını canlandırmaya odaklanan, aralarında benim de bulunduğum 20 yöneticiden oluşan bir Blockchain Konseyi destekliyor.

Konsey, kendi çatısı altında birbirinden farklı girişimler başlatarak Blockchain’in çeşitli sektörlere uyarlanması noktasındaki avantaj ve dezavantajları ortaya koyduğu gibi uzun vadeli yol haritaları çıkararak dönüşümün planlı bir seyir izlemesini sağlıyor.

Türkiye’de 2023 yılında 1 milyon ek coder yetiştirmemiz için de bu vizyonu daha ileri taşıyabilecek, Blockchain Konseyi gibi uygulamaları daha da zenginleştirebilecek çok önemli bir potansiyelimiz var. Özellikle de ülkemizdeki genç yazılımcıların, aynı işe daha iyi şartlar sunan yurtdışındaki şirketlere olan göçü göz önünde bulundurulduğunda aslında kaybedecek bir dakikamızın bile bulunmadığı aşikar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *